Bir sabah uyandığınızda, kendinizi ıssız, çorak bir arazide bulsanız; ne bir ağaç gölgesi görseniz, ne dalların rüzgarla söyleşisini duysanız… Çocukluğunuzda hatırladığınız tüm imgelerin yavaş yavaş yok olduğunu fark etseniz… Hatta kedinin miyavlamasını, köpeğin havlamasını çoktan unutmuş olsanız…
Öyle bir dünya ki; İnsan-insana, taş bloklar arasında, yavan hayatın içinden birbirinize bakıyorsunuz… Onlar artık mağara devri çizgi filmindeki Dino adlı dinazor kadar size yabancılar. Peki, sizce insansoyu bu açgözlülüğüyle tüm türleri yok ederek yaşamını ne kadar daha uzatabilir?
EY İNSANSOYU, TÜM GÜNAHLARINIZI TAŞIMAKTAN YORULDUM. ARTIK DURUN! NE OLUR… ARTIK DURUN…
Ne zaman sokağa çıksam insan suçları çıkıyor karşıma… İnsan eliyle sırtından kesilmiş bir köpek, boynu yara bere içinde bir yavru, arabanın çarpıp, yaralı halde bıraktığı bir başka can… Ve sahipleri tarafından evcilleştirildikten sonra terk edilen mahsun canlar… Nasıl korku ve panik içinde alışık olmadıkları dış dünyada yiyecek bulmaya çalışıyorlar. Gözlerinde “ İnsanoğlu ben sana ne yaptım?” bakışları… Ve ben onlara yapılanları gördükçe insan olduğuma utanıyorum. Bana “insanlar da aç, insanlarda birçok yerde zulüm görüyor” klişeleri ile gelmeyin. Tabii ki onlar için de yapılması gereken çok şey var. Ama İnsanların diğer canlardan farklı olarak dilleri var. Oysa onların dilleri yok. Koruyucuları yok…İnsandan yana çektiklerini görmek ve dile getirmek, bizim ödememiz gereken bir bedel.
AKÇAKOCA GEÇİCİ BARINAĞI’NIN HİKAYESİ.
GİDİP, GÖRDÜNÜZ MÜ? YALVARAN HAVLAMALARINI DUYDUNUZ MU?
Barınaklar, kocaman dünya bize dar geldiği ve başka canlılara hak tanımadığımız için belediyeler ve kurumlar tarafından oluşturulan hayvan hapishaneleridir.
Dünyayı sadece kendilerinin sanan ve “Müslümanım” dediği halde Allah’ın yarattıklarını istemeyen insanların “ sokaklarda başıboş hayvanlar geziyor” şikayetleri üzerine, sokak hayvanları toplanarak barınaklara kapatılıyorlar.
Akçakoca’da da böyle oldu. Oysa 5199 sayılı yasa tüm eksiklerine rağmen sokak hayvanlarının geçici barınaklarda uzun süre tutulmasını yasaklamaktadır.
Akçakoca’da yaşayan hayvanseverler, geçici de olsa belediyenin barınağı yapmış olmasından memnunlar. Çünkü onlar barınağı, bakıma muhtaç, uyuz, yaralı ve hasta köpeklerin ve terk edilmiş yavruların geçici tedavi ve bakım yeri olarak görüyorlardı. Oysa yaz ayları, ahali rahat etsin diye daha önce kısırlaştırılmış sağlıklı köpekler bile barınağa toplandı. Gözetim süresi on gündü, ama bugün hala içeride hapis olan var. Üstelik zayıflamış, çökmüş… Barınakta 24 saat görevli çalışan en az bir kişi ve bir veteriner olması lazım, ama kadro olmadığı için sürekli görevli bulunmamakta… İlk günler su kapları bile boştu, üstleri açık, sıcak güneşin altında pişmeye terk edilmişlerdi… Hayvandostlarının çabalarıyla Ve Yüce Konfeksiyonun üstünü kapatmak için bağışladığı güneşliklerle bu yaz sezonu atlatıldı. Ümran Boru fabrikasından ve Akçakoca Otel’den alınan artık yemeklerle besleniyorlar. Çoğu zaman yeterli olmadığı için hayvandostları süt, ekmek ve bazen kuru mama ile takviye yapmaya çalışıyorlar. Geçici barınaktaki koşulların düzeltilmesi için hayli yol kat edildi. Arada sahiplendirme bile yapılıyor.
Gönüllü veteriner Yücel İsmail Bozkan, sık sık uğruyor barınağa, yavruları, hastaları tedavi ediyor. Sevgiyle, gönülden bila-bedel emek harcıyor. Ama yapılması gerekenler bitmiyor.
Akçakoca geçici barınağı, hayvan hapishanesi olmaktan çıkarılıp, hayvanların kısırlaştırıldığı, rehabilite edildiği, yavruların koruma altına alındığı bir yere dönüştürülmeli ve en kısa zamanda daimi veteriner ve bakıcı görevlendirilmelidir.
Kış aylarında soğuğa ve yağmura karşı üstü açık bırakılan alanlar kapatılmalıdır.
Madem geçici de olsa barınak yapıldı, eksikleri tamamlanarak koşulları uygun hale getirilmelidir. “Buna da şükür” diyen hayvandostlarımıza “neden daha iyisi olmasın” diye seslenmek istiyorum. Neden bir işimiz de tam olmasın.
SAHİPLİ KÖPEKLER KAYIT ALTINA ALINSIN.
Sahiplendikten sonra bir hayvanı terk etmek, o cana yapılan en büyük kötülüktür. Özellikle dişi köpekler doğurduktan sonra bir yavrusu alıkonularak diğer yavrularıyla birlikte olmadık yerlere terk ediliyorlar. Oysa, belediye sınırları içinde Belediye, köy sınırları içinde kaymakamlık aracılığıyla bu hayvanlar kayıt altına alınabilirse, terk edilmelerinin önüne de geçmiş oluruz. Özellikle köylerden şehre köpek atılmasının önüne geçilmesi gerekiyor.
YETER Kİ ZEHİRLENMESİN, YETER Kİ TERK EDİLMESİN, HAPSEDİLMESİN… ÇOĞALMALARINI KONTROL ETMEK İÇİN
YAPILMASI GEREKEN TEK ŞEY; KISIRLAŞTIRMA
4 Ekim hayvanları koruma gününde; içinizdeki insanlığı ve kamu kurumlarını, belediyeleri, sokak hayvanlarının doğal ortamlarında yaşamalarını sağlamak için göreve davet ediyorum. Düzce Milletvekillerinden, Düzce Belediyesi’ne hayvan hastanesi ve sokak hayvanları parkı için gerekli desteği vermelerini diliyorum.
NERMİN ALPAY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder