Önceki yazılarımızda, sokak hayvanlarının ortaya çıkış
nedenlerini; bu konuda 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile görevlendirilen
kurumların görevlerini ve neden yetersiz kaldıklarını anlatmaya çalıştık.
PEKİ, YA HALKIMIZ
?
Şehirleşme ile birlikte betonlaşma arttı ve müstakil,
bahçeli evler yerini apartmanlara bıraktı. Yeşil alanlarda yaşamlarını
sürdürebilen hayvanlar betonlaşma ile çok daha fazla göze batmaya başladı. Aslında 2004 yılında çıkarılan yasa tam
bu konuda ki ihtiyaca yönelik uygulamalar içeriyordu. Eğer uygulanabilseydi, bugün sahipsiz hayvanların sorunlarını hala
tartışıyor olmayacaktık.
İnsanın ilk evcileştirdiği hayvan olan köpek,
yüzyıllar içerisinde geçirdiği evrim sonucu, insanlarla birlikte yaşamaya
alışmış bir canlı türüdür. İnsanların bakımları olmadan yaşayamazlar. Evcil
hayvanlar olarak değerlendirdiğimiz bu türler ( kedi ve köpekler); insanlar
tarafından çoğaltılmış, ticari meta olarak kullanıldıktan sonra, yine insanlar
tarafından sokaklara terk edilmişlerdir.
Sokak Hayvanı
olgusu, bizim ihmallerimiz sonucu ortaya çıkmıştır!
Hep söylüyoruz;
Sokaklar çocuk doğurmaz, sokaklar hayvan doğurmaz. Onları terk eden sorumsuz
sahipleri vardır.
Bu durum sokağını hayvanlarla paylaşmak durumunda
kalan insanların farklı tepkilerine neden olmuştur. ( Bakmak veya ret etmek
gibi)
Mart 2014 yılında, Akçakoca’da 100 kişi üzerinde
yaptığımız anket de; Halkın %57’sinin
sokak köpeklerinden rahatsız olmadıklarını tespit etmiştik. Ayrıca, Çınar
caddesinin en kalabalık olduğu saatlerde yaptığımız gözlemler sonucu; insanların orada bulunan köpeklerin yanından
tepki vermeden geçtiklerini görmek bize birlikte yaşamayı öğrenme konusunda
umut vermişti.
SALDIRGAN OLAN KÖPEKLER KONTROL ALTINA ALINIRSA SORUN YOK.
Yaptığımız ankette; Saldırgan köpeklerin mutlaka toplanmasını isteyenlerin oranı %42 çıkmasına rağmen, hiç hayvan sevmeyenler bile, zehirlenmelerini, öldürülmelerini doğru bulmadıklarını ifade ettiler.
SOKAK
HAYVANLARI, ONLARI SEVENLER İÇİN SORUN OLUŞTURMUYOR.
Halkımız,
Belediyenin sorumlu davranarak; “Çocuklarının okullarına güvenle gidip
gelmeleri için saldırgan köpeklerin ve kızana gelen dişilerin sokaklardan
alınmasını” istiyor.
Bu
konuda çalışma yapan gönüllüler ise; “köpeklerin de karakterlerinin insanlar
gibi farklı olduğunu, saldırgan olmayanlarla saldırgan olanların ayrı
değerlendirilmesi gerektiğini” ileri sürmekte ve saldırgan olanların mutlaka o
bölgeden alınması gerektiğini kabul etmektedirler. Kızana gelen dişinin
alınarak kısırlaştırılması ve iyileşince alındığı bölgeye geri bırakılmasının
doğru ve yasal bir yaklaşım olacağı konusunda mutabakat bile sağlandığı ileri
sürülebilir.
Alınan köpeğin tekrar geri bırakılması hususu ise; O
bölgede yaşamaya alışmış köpeğin, bölgesinde, kendi sokağında kalmasının
sağlanması, bölgeye yabancı köpeklerin sızmasını önleyeceğinden önemlidir. Çünkü, köpeğin oradan alınması veya yok
edilmesi, o bölgede ki köpek yaşamını kesinlikle yok etmez. Eskisi gider,
yenisi gelir. Oysa, hazır kısırlaştırılmış, aşılı bir hayvan sokağınızın
sakini olarak, çoluk çocuğunuzu tanıyıp, kollayacağından o bölgede yaşayanlar
için güvenli bir dost, mahalle sakini olacaktır.
Burada ailelere
çok önemli görevler düşüyor; Çocuklarınızın sokağınızın bekçisi ile arkadaş
olmasına yardımcı olmak.
FOTOĞRAF
:Kahraman Karabaş
Anketin Tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://dogalhayatasaygi.blogspot.com.tr/2014/03/belediyelerin-gormezden-geldigi-sokak.html?spref=fb
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder